Bulgaristan muhaciri 200 aile, 1895 yılında şimdi Çanakkale ili Biga ilçesinde bulunan 32 bin dönüm büyüklüğünde diğer ismi “Yeniçiftlik” olan Kayaaltı Çiftliğini sahipleri olan İngiltere tebaasından James William Whittall ve Osmanlı tebaasından İsmail Zühtü Bey’den 5500 Osmanlı Lirasına satın alırlar ve Çiftlik üzerinde bir köy kurarlar. Köye, Bulgaristan’dan geldikleri yerin adını yaşatmak için “Yeni Lofça” anlamına gelen “Lofça-i Cedit” ismini verirler. Köy daha sonra “Yeniçiftlik” olarak isimlendirilir. Çiftliğin sınırları içinde 9 bin dönüm büyüklüğünde “Ece Gölü” isimli bir de Göl vardır. Ece Gölü, kışları su tutmakta, yazları ise kısmen kurumakta ve büyük kısmı sazlık hâline gelmektedir.
Muhacirler, ziraate elverişli olmayan bu Gölü, başta, satın almak istemezler. Pazarlık aşamasında, sahiplerinden Gölü satıştan çıkarmalarını isterler. Ancak James William Whittall ve İsmail Zühtü Bey, Çiftliği, Gölü çıkararak satmaya yanaşmaz. Muhacirler, işlerine yaramayacağını düşündükleri Gölü de satın almak zorunda kalırlar.
Neticede Göl dâhil Çiftliği satın alırlar ve zamanın Biga Kazası Defter-i Hakanî, yani Tapu Memurluğunda, satış işlemi usûlüne uygun olarak yapılır ve tapu senetlerini alırlar. Böylece 200 muhacir aile, içinde 9 bin dönüm büyüklüğünde bir göl olan 32 bin dönüm büyüklüğünde bir çiftliğe sahip olurlar.
Aslında en azından kışları genel su niteliğinde olan bir gölün özel mülkiyete tâbi bir çiftliğin parçası olması hukuken çok problemlidir. Ancak bu gölün resmen tapusu vardır. Muhacirler bu tapuya güvenirler. Zaten, bu tapuya dayanarak Ece Gölü daha önce de alınıp satılmıştır. Ece Gölü, 1890 yılına kadar Mehmet Vasıf Paşa’nın mirasçılarına aittir. Adı geçenler, Ece Gölünün de içinde bulunduğu Kayaaltı Çiftliği, 1890 yılında James William Whittall ve İsmail Zühtü Bey’e satmışlardır. Aynı şekilde, aynı tapuya dayanarak, Ece Gölü, Bulgaristan’dan gelen bu 200 muhacir aileye James William Whittall ve İsmail Zühtü Bey tarafından satılmıştır.
(,,,)
1895 yılında muhacirler, çiftliği 200 hisseye bölerek kendi aralarında paylaşırlar. Bir hisse sahibine, tarlalıkta 60 dönüm tarla ve köy yerleşim yerinde de iki dönüm arsa verilir. Artan yerleri o zaman paylaşmadan bırakırlar. Herkes arsasına, gücü nispetinde ev yapar, tarlalarını ekmeye başlar. Lofça-i Cedit nam-ı diğer Yeniçiftlik köyü kısa sürede canlanır. Sokaklar, meydanlar açılır, çeşmeler yapılır.
(...)
Lofça-i Cedit köyünün yerleşim yerini, arazisini ve Ece Gölünü gösteren iki harita aşağıdadır.
(…)
(...)
Lofça-i Cedit nam-ı diğer Yeniçiftlik köyü ahalisi, kısa sürede, baştan satın almak istemedikleri Ece Gölünün kendileri için önemli bir gelir kaynağı olduğunun farkına varırlar. Gölün sazından, kamışından, yararlanırlar ve ihtiyaç fazlasını da satarlar. Diğer yandan Gölün balıklarından da yararlanmaya başlarlar. Göl’de sazan balığının yanında bol miktarda ve yüksek kalitede yılan balığı vardır. Ece Gölü, Marmara Denizine 7,5 km uzaklıkta bulunur ve Deniz ile bağlantısı bir dere ve Biga Çayı aracılığıyla sağlanır. Ece Gölü yılan balıkçılığı için ideal bir yerdir. O zamanlar bölgede yılan balığı yaygın olarak tüketilmekte ve hatta yılan balığı ihracatı yapılmaktadır.
Köyün kuruluşundan 12 yıl geçip 1907 yılına gelindiğinde Lofça-i Cedit köyünün nüfusu 300 haneyi geçer. Lofça-i Cedit köyü kısa sürede yörenin en büyük köyü hâline gelir. Köyün ekonomik durumu çevresindeki köylere nazaran iyidir. Köyde kısa sürede iki cami ve bir okul inşa edilir. 1907 yılında okula giden 350 civarında çocuk vardır. Yeniçiftlik köyündeki nispî refahta, tarımın yanında, Ece Gölü ve özellikle Gölde yapılan yılan balıkçılığının önemli bir katkısı vardır. Gölde tutulan balıklar, Biga kaza merkezinde Duyun-ı Umumîye İdaresinde satılır.
İbrahim Bey Ortaya Çıkar.- Durum böyleyken, 1906 yılının Ağustos ayında Biga eşrafından İbrahim Bey isimli bir kişi Ece Gölünün kuzey çıkışında, Dalyanayağı denilen mevkide 2740 dönüm büyüklüğünde bir araziyi satın alır ve Lofça-i Cedit köyünün tasarrufunda bulunan Ece Gölüne bu şekilde komşu olur.
İbrahim Bey, bu araziyi satın aldıktan sonra, Lofça-i Cedit köyü ahalisinin Ece Gölünde tuttuğu balıkları Biga’da satmasına dönemin Biga Kaymakamı Hasan Bey’in yardımıyla engel olur ve balıklar Biga’ya götürülürken veya Duyun-ı Umumîye İdaresinde satılırken zabt ve müsadere olunur.
Tam bu noktada, Lofça-i Cedit köyünden Muhsin oğlu Abdülfettah, Şura-yı Devlete, yani dönemin Danıştayına bir arzuhal verip, zabt ve müsadere edilen balıkları tapuyla tasarruf ettikleri Gölden tuttuklarını belirterek Kaymakam Hasan Bey’den ve İbrahim Bey’den şikayetçi olur. Şura-yı Devletten Gölden tuttukları balıkların zabt ve müsadere edilmesinin önlenmesine karar verilmesini talep eder.
Ne var ki, diğer yanda, İbrahim Bey, Ece Gölünün kuzey çıkışında bulunan kendi arazisine Lofça-i Cedit köyü ahalisi tarafından müdahale edildiği iddiasıyla Biga Adliyesinde müdahalenin önlenmesi davası açar. İbrahim Bey’in arazisi Ece Gölüne komşudur. Ancak Ece Gölünün kuzey ayağında Gölün bittiği ve İbrahim Bey’in arazisinin başladığı sınır çizgisi, o dönem modern kadastro olmadığı için belirsiz ve tartışmaya açıktır. İbrahim Beyin tapusuna göre arazisinin güney sınırı “Gölayağı”dır; Lofça-i Cedit köyünün sahip olduğu Ece Gölü tapusuna göre de Gölün kuzey sınırı “Gölayağı”dır. Oysa “Gölayağı” denen yer bir nokta veya bir çizgi değil, bir alandır; nerede başlayıp bittiği de tam belli değildir ve su miktarına göre de yaz kış yer değiştirmektedir. Gölayağının kimin tapusunun sınırları içinde kaldığı sorunu önemlidir; çünkü tutulan yılan balıklarının önemli bir kısmı bu Gölayağında bulunan “Dalyan”da yakalanmaktadır.
İbrahim Bey’in açtığı ve Biga Bidayet Mahkemesi huzurunda görülen davanın belgelerine sahip değiliz. Ancak pek muhtemelen İbrahim Bey, Biga Bidayet Mahkemesi huzurunda balıkların tutulduğu Dalyanın kendi arazisinde bulunduğunu iddia etti ve Mahkeme de ona hak verdi. Bu davayı İbrahim Bey’in kazandığını Lofça-i Cedit köyünün ise kaybettiğini biliyoruz.
Lofça-i Cedit köyü, bu davayı kaybedince köy halkı, Ece Gölünde yılan balıkçılığı yapamaz hâle geldi ve halk önemli bir gelir kaynağından mahrum kaldı.
Lofça-i Cedit köyü halkı, tekrar yılan balıkçılığı yapabilmenin yolunu arar ve bu yolun İbrahim Bey’den söz konusu araziyi satın almaktan geçtiğini anlar ve bu araziyi İbrahim Bey’den satın almaya talip olur. Ve İbrahim Bey, 10 ay önce, 1906 yılının Ağustos ayında satın aldığı bu araziyi, 1907 yılının Haziran ayında, Lofça-i Cedit köyünden 274 kişiye, 1180 Osmanlı Lirasına satar. Böylece Lofça-i Cedit köyü halktı, tekrar yılan balıkçılığı yapma hakkına ve imkanına kavuşur.
İbrahim Bey’in Ece Gölünün kuzey çıkışında 2740 dönüm büyüklüğünde bir araziyi satın alması ve bu arazi sayesinde Ece Gölünden çıkarılan balıkları zabt ve müsadere etmesi ve Lofça-i Cedit köyünden 274 kişinin bu araziyi İbrahim Bey’den satın almak zorunda kalması olayını bu kitabın ikinci kısmında inceleyeceğiz. Bu kısma, “Abdülfettah’ın Şikâyeti: Abdülfettah Biga Kaymakamı Hasan Bey ve İbrahim Bey’e Karşı” ismini verdik. Çünkü bu olayları, Lofça-i Cedit köyünden Muhsin oğlu Abdülfettah’ın, Biga Kaymakamı Hasan Bey ve İbrahim Bey hakkında Şura-yı Devlete verdiği şikâyet dilekçesi üzerinden inceleyeceğiz.
* * *Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyeti, İbrahim Bey’den Satın Alınan Arazinin Vasfının “Tarla”dan “Mera”ya Dönüştürülmesi İçin Biga Kaymakamlığına Başvurur.- Yeniçiftlik köyünden 274 kişinin İbrahim Bey’den satın aldıkları 2740 dönüm büyüklüğünde söz konusu arazi, Ece Gölünün kuzey çıkışında, Dalyanayağı denen Gölayağında bulunur. Bu arazinin kuzeyinde de Kurugöl isimli başka bir göl vardır. İki göl arasında kalan bu arazi yağış durumuna göre su altında kalan tarıma elverişsiz bir arazidir. Lofça-i Cedit köyü ahalisinden bu araziyi satın alan 274 kişi, bu araziyi ekemez. Bu nedenle bu araziyi kendi aralarında paylaşmazlar ve bunun yerine bu araziyi mera olarak kullanmaya karar verirler. Yani burada toplu olarak hayvanlarını otlatırlar.
Ne var ki, bu arazinin cinsi, tapuda “mera” olarak değil, “tarla” olarak kayıtlıdır. Arazinin fiilî ve hukukî durumları arasında fark vardır.
Araziyi satın aldıktan ve araziyi mera olarak yedi yıl kullandıktan sonra, Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyeti, Biga Kaymakamlığına söz konusu arazinin tapudaki cinsinin “tarla”dan “mera”ya dönüştürülmesi için 16 Mayıs 1914 tarihinde bir dilekçe verir. Artık hukukî durum ile fiilî durumun uyuşmasını sağlamanın zamanı gelmiştir.
Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyetinin bu talebi, üç yıl kadar sonra (araya Birinci Dünya Savaşı girmiştir) Biga Kazası İdare Meclisinin 3 Şubat 1917 tarihli kararıyla kabul edilir. Ne var ki, Kale-i Sultaniye livası (günümüz Çanakkale ili) Tapu Memurluğunun itirazı üzerine Biga Kazası İdare Meclisinin bu kararı Kale-i Sultaniye Livası İdare Meclisinin 19 Ağustos 1917 tarihli kararıyla kaldırılır. Dahası, Liva İdare Meclisi, söz konusu arazinin, arka arkaya üç yıl süreyle ziraatten terk ve tatil edilmesi sebebiyle mahlûliyetine, yani arazinin Hazineye geçmesine karar verir. Lofça-i Cedit köyü, 7 yıl önce İbrahim Bey’den satın aldıkları araziyi kaybetmek üzeredir.
Arazinin tarladan meraya dönüştürülmesini kendileri talep eden Lofça-i Cedit köyü, kendi başvuruları sonucunda, satın aldıkları arazinin ellerinden gitmek üzere olduğunu görürler, şaşırırlar ve dahi korkarlar.
Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyeti, kendi köylerinin haklı olduğunu, Kale-i Sultaniye Livası İdare Meclisinin ise haksız olduğunu düşünür. Zira söz konusu araziyi ekememelerinin sebebi, bu arazinin su basması nedeniyle ziraate zaten elverişli olmamasıdır. Bu arazi üzerinde, onlardan önce de hiçbir zaman ziraat yapılmamıştır. Onlara göre ziraate elverişli olmaması sebebiyle ziraatten terk edilmiş bir arazi hakkında mahlûliyet usûlü işletilemez, yani arazi Hazineye geçirilemez. Bu sebebi ileri sürerek Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyeti, Şura-yı Devlete 21 Kasım 1917 tarihli bir dilekçeyle başvurur ve Kale-i Sultaniye Livası İdare Meclisinin kararının feshine ve söz konusu arazinin cinsinin tapuda tarladan meraya dönüştürülmesine karar verilmesini talep eder.
Şura-yı Devlet Mülkiye ve Maarif Dairesi, Rumî 23 Mart 1334 (miladi 23 Mart 1918) tarihli kararıyla Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyetinin bu talebini, onların ileri sürdükleri sebeplerle haklı bulur ve Kale-i Sultaniye Livası İdare Meclisinin mahlûliyet kararının kanuna aykırı olduğuna ve bu nedenle keenlemyekün addedilmesine ve ziraate elverişli olmayan bu arazinin vasfının “tarla”dan “mera”ya dönüştürülmesi gerektiğine karar verir ve icrası için kararını Sadaret aracılığıyla Dahiliye ve Maliye Nezaretlerine gönderir.
Şura-yı Devletin bu kararı sayesinde Kale-i Sultaniye Livası İdare Meclisinin muhlûliyet kararı ortadan kalkar ve söz konusu arazinin vasfı “tarla”dan “mera”ya dönüştürülür.
Neticede Lofça-i Cedit köyü haklı çıkar; İbrahim Bey’den satın aldıkları, ama su basması nedeniyle tarıma elverişli olmayan ve bu nedenle mera olarak kullandıkları bu arazi onların elinde kalır. Ancak 1907 yılının Ağustos ayında tam mülkiyetini iktisap ettiklerini düşündükleri bu arazinin vasfı artık meraya dönüşmüştür. Bu şu anlama gelmektedir: Arazinin artık çıplak mülkiyeti devlete; kullanma ve yararlanma hakkı ise Lofça-i Cedit köyü halkına aittir. Üstelik sahip oldukları bu kullanma ve yararlanma hakkı da sadece bu arazinin otundan hayvan otlatmak suretiyle yararlanma hakkından ibarettir.
1907 yılı Ağustos ayında Yeniçiftlik köyünden 274 kişinin İbrahim Bey’den satın aldıkları 2740 dönüm büyüklüğündeki bu arazi, günümüzde de aynı yerde “mera” olarak durmaktadır.
Hukuken hâlâ bu arazide Yeniçiftlik köyü halkı hayvanlarını otlatabilir. Ancak gelgelelim, 1980’lerden beri yörede hayvancılığın niteliği değişmiştir. Artık hayvanlar, merada otlatılmamaktadır. Bu nedenle de söz konusu arazi, gerçekte, günümüzde mera olarak da kullanılmamakta, boş durmaktadır.
Oysa söz konusu arazi, açılan drenaj kanalları sayesinde günümüzde tarıma elverişli hâle gelmiştir. Çevresinde çeltik tarımı yapılmaktadır. Bu arazi de çeltik tarımına son derece elverişli bir arazidir. Bu arazide ayrıca, Biga Ovası Bakacak Barajı sulama projesi kapsamındadır ve içinde sulama sistemi (hem de kapalı sistem) vardır.
* * *İşte bu kitapta yukarıda anlattığımız ikinci olayı, yani İbrahim Bey’den satın alınan arazinin meraya dönüştürülmesi ve ziraatten terk ve tatil iddiasıyla Hazineye geçirilmesi ve bunun üzerine Lofça-i Cedit köyü ihtiyar heyetinin Şura-yı Devlette dava açmasını kitabımızın üçüncü kısmında göreceğiz. Üçüncü kısma “Yeniçiftlik Köyü - Kale-i Sultaniye Livası Davası” ismini vereceğiz.
* * *Bu iki kısmından önce kitabımıza bu uyuşmazlığın konusu olan araziyi tanıtan bir kısım koyduk. Buna göre kitabımız üç kısımdan oluşuyor: