Bulgaristan muhaciri 200 aile, 1895 yılında şimdi Çanakkale ili Biga ilçesinde bulunan 32 bin dönüm büyüklüğünde Kayaaltı Çiftliği isimli bir çiftliği satın alarak “Lofça-i Cedit nam-ı diğer Yeniçiftlik” isimli bir köy kurarlar. Satın aldıkları Çiftliğin içinde 9 bin dönüm büyüklüğünde “Ece Gölü” isimli bir de Göl bulunur. Gölde bol miktarda yılan balığı vardır. Lofça-i Cedit köyü halkı, yılan balıkçılığı yapmaya başlar. Gölde tutulan balıklar Biga’da satılır.
1906 yılının Ağustos ayında Biga eşrafından İbrahim Bey, Ece Gölünün kuzeyinde, 2740 dönüm büyüklüğünde bir araziyi satın alır ve Ece Gölüne komşu olur. İbrahim Bey balıkların kendi arazisinden tutulduğu iddiasıyla Biga’da satılırken dönemin Biga Kaymakamı Hasan Bey’in yardımıyla balıklara el koyar.
Bu olay üzerine Lofça-i Cedit köyünden Muhsin oğlu Abdülfettah, Şura-yı Devlete, yani dönemin Danıştayına bir “şikâyeti havi arzuhal” verir.
Bu arada Lofça-i Cedit köyünden 274 kişi, İbrahim Bey ile aralarındaki uyuşmazlığa son vermek için söz konusu araziyi İbrahim Bey’den 1907 yılının Temmuz ayında satın alırlar.
Satın aldıkları arazi Ece Gölü Ayağında bulunan, sıkça su altında kalan ve bu nedenle de ziraate elverişli olmayan bir arazidir. Bu nedenle bu araziyi ekemezler ve araziyi “mera” olarak kullanmak zorunda kalırlar. Ne var ki, bu arazinin vasfı, tapuda “mera” değil, “tarla” olarak kayıtlıdır. Bunun üzerine Kale-i Sultaniye Livası İdare Meclisi, 19 Ağustos 1917 tarihli kararıyla söz konusu arazinin, arka arkaya üç yıl süreyle ziraatten terk ve tatil edilmesi sebebiyle mahlûliyetine, yani arazinin Hazineye geçmesine karar verir.
Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyeti, 21 Kasım 1917 tarihli bir dilekçeyle, Kale-i Sultaniye Livası İdare Meclisinin bu kararının feshi talebiyle Şura-yı Devlette dava açar.
Davaya bakan Şura-yı Devlet Mülkiye ve Maarif Dairesi, 23 Mart 1918 tarihli kararıyla Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyetinin bu talebini haklı bulur ve Kale-i Sultaniye Livası İdare Meclisinin mahlûliyet kararının kanuna aykırı olduğuna ve bu nedenle keenlemyekün addedilmesine, yani yok hükmünde sayılmasına ve ziraate elverişli olmayan bu arazinin tapudaki vasfının “tarla”dan “mera”ya dönüştürülmesine karar verir.
Kitabımızda bu tarihsel olayların yanında, ayrıca, Abdülfettah’ın yaptığı şikâyet başvurusu ve Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyetinin açtığı fesih davası üzerinden Osmanlı Şura-yı Devletinin görev ve yetkileri ile işleyiş usûlleri de incelenmekte ve bu iki örnek olay üzerinden son dönem Osmanlı idarî yargı sisteminin niteliği tartışılmaktadır.
Bulgaristan muhaciri 200 aile, 1895 yılında şimdi Çanakkale ili Biga ilçesinde bulunan 32 bin dönüm büyüklüğünde Kayaaltı Çiftliğini sahipleri olan İngiltere tebaasından James William Whittall ve Osmanlı tebaasından İsmail Zühtü Bey’den 5500 Osmanlı Lirasına satın alırlar ve Çiftlik üzerinde bir köy kurarlar. Köye, Bulgaristan’dan geldikleri yerin adını yaşatmak için “Yeni Lofça” anlamına gelen “Lofça-i Cedit” ismini verirler. Köy daha sonra “Yeniçiftlik” olarak isimlendirilir. Satın aldıkları Çiftliğin sınırları içinde 9000 dönüm büyüklüğünde “Ece Gölü” isimli bir de Göl vardır.
Lofça-i Cedit köyü halkı, Ece Gölünün kendileri için önemli bir gelir kaynağı olduğunun kısa sürede farkına varırlar. Gölde bol miktarda ve yüksek kalitede yılan balığı vardır. Lofça-i Cedit köyü yılan balıkçılığı yapmaya başlar. Gölde tutulan balıklar, Biga kaza merkezinde satılır.
Durum böyleyken, 1906 yılının Ağustos ayında Biga eşrafından İbrahim Bey isimli bir kişi, Ece Gölünün kuzeyinde, “Dalyanayağı” denilen mevkide 2740 dönüm büyüklüğünde bir araziyi satın alır ve Lofça-i Cedit köyüne ait olan Ece Gölüne bu şekilde komşu olur.
İbrahim Bey, bu araziyi satın aldıktan sonra, Lofça-i Cedit köyü halkının Ece Gölünde tuttuğu yılan balıklarını Biga’da satmasına dönemin Biga Kaymakamı Hasan Bey’in yardımıyla engel olur ve balıklar Biga’ya götürülürken veya Biga’da satılırken zabt ve müsadere eder. İbrahim Bey yılan balıklarının kendi arazisinde tutulduğunu, Lofça-i Cedit köyü halkı ise yılan balıklarının kendi tasarruflarında bulunan Ece Gölünden çıkarıldığını iddia eder.
Tam bu noktada, Lofça-i Cedit köyünden Muhsin oğlu Abdülfettah, Şura-yı Devlete, yani dönemin Danıştayına bir arzuhal verip, Kaymakam Hasan Bey’den ve İbrahim Bey’den şikayetçi olur. Şura-yı Devletten Gölden tuttukları balıkların zabt ve müsadere edilmesinin önlenmesine karar verilmesini talep eder.
Neticede Lofça-i Cedit köyünden 274 kişi, aralarındaki uyuşmazlığa son vermek için İbrahim Bey’den söz konusu araziyi satın almak zorunda kalırlar. İbrahim Bey, 10 ay önce, 1906 yılının Ağustos ayında satın aldığı bu araziyi, 1907 yılının Haziran ayında, Lofça-i Cedit köyünden 274 kişiye, 1180 Osmanlı Lirasına satar.
Lofça-i Cedit köyünden 274 kişinin İbrahim Bey’den satın aldıkları 2740 dönüm büyüklüğünde söz konusu arazi, Ece Gölünün kuzey çıkışında, “Dalyanayağı” denen Gölayağında bulunur. Bu arazi, kışın kısmen su altında kalan, yazın da yer yer bataklık hâline gelen tarıma elverişli olmayan bir arazidir. Lofça-i Cedit köyünden bu araziyi satın alan 274 kişi, bu araziyi ekemez. Bu nedenle bu araziyi kendi aralarında paylaşmazlar ve bunun yerine bu araziyi mera olarak kullanırlar.
Ne var ki, bu arazinin cinsi, tapuda “mera” olarak değil, “tarla” olarak kayıtlıdır. Araziyi satın aldıktan ve araziyi mera olarak yedi yıl kullandıktan sonra, Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyeti, Biga Kaymakamlığına söz konusu arazinin tapudaki vasfının “tarla”dan “mera”ya dönüştürülmesi için 16 Mayıs 1914 tarihinde bir dilekçe verir.
Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyetinin bu talebi, üç yıl kadar sonra (araya Birinci Dünya Savaşı girmiştir) Biga Kazası İdare Meclisinin 3 Şubat 1917 tarihli kararıyla kabul edilir. Ne var ki, Kale-i Sultaniye livası (günümüz Çanakkale ili) Tapu Memurluğunun itirazı üzerine Biga Kazası İdare Meclisinin bu kararı Kale-i Sultaniye Livası İdare Meclisinin 19 Ağustos 1917 tarihli kararıyla kaldırılır. Dahası, Liva İdare Meclisi, söz konusu arazinin, arka arkaya üç yıl süreyle ziraatten terk ve tatil edilmesi sebebiyle mahlûliyetine, yani arazinin Hazineye geçmesine karar verir. Lofça-i Cedit köyü, 7 yıl önce İbrahim Bey’den satın aldıkları araziyi kaybetmek üzeredir.
Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyeti, kendi köylerinin haklı olduğunu, Kale-i Sultaniye Livası İdare Meclisinin ise haksız olduğu kanısıyla Şura-yı Devlete 21 Kasım 1917 tarihli bir dilekçeyle başvurur ve Kale-i Sultaniye Livası İdare Meclisinin kararının feshine ve söz konusu arazinin vasfının tapuda “tarla”dan “mera”ya dönüştürülmesine karar verilmesini talep eder.
Davaya bakan Şura-yı Devlet Mülkiye ve Maarif Dairesi, 23 Mart 1918 tarihli kararıyla Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyetinin bu talebini haklı bulur ve Kale-i Sultaniye Livası İdare Meclisinin mahlûliyet kararının kanuna aykırı olduğuna ve bu nedenle keenlemyekün addedilmesine ve ziraate elverişli olmayan bu arazinin vasfının “tarla”dan “mera”ya dönüştürülmesine karar verir.
Kitabımızda ayrıca Abdülfettah’ın şikâyet başvurusu ve keza Lofça-i Cedit Köyü İhtiyar Heyetinin Kale-i Sultaniye Livası İdare Meclisi kararına karşı açtığı fesih davası üzerinden Osmanlı Şura-yı Devletinin görev ve yetkileri ile işleyiş ve yargılama usûlleri de incelenmekte ve bu iki örnek olay üzerinden son dönem Osmanlı idarî yargı sisteminin niteliği tartışılmaktadır
.In 1895, 200 immigrant families from Bulgaria bought the 32 thousand decares of “Kayaaltı Farm”, now located in the Biga district of Çanakkale province (Turkey) from its owners, James William Whittall, a British citizen, and İsmail Zühtü Bey, an Ottoman citizen, for 5500 Ottoman Liras and founded a village on the farm. They named the village “Lofça-i Cedit”, meaning “New Lovetch”, to keep alive the name of the place they came from Bulgaria. The village was later renamed as “Yeniçiftlik”. Within the borders of the farm they purchased, there is also a lake called “Ece Lake”, which is 9000 decares in size.
The people of Lofça-i Cedit, also known as Yeniçiftlik village, soon realized that Lake Ece was an important source of income for them. There were plenty of high-quality eels in the lake. The village of Lofça-i Cedit started eel fishing. The eels caught in the lake were sold in the Biga district center.
That being the case, in August 1906, a person named İbrahim Bey, one of the notables of Biga, bought 2740 decares of land in the area called “Dalyanayağı”, to the north of Lake Ece, and in this way he became a neighbor to Lake Ece, which belonged to the village of Lofça-i Cedit.
After purchasing this land, İbrahim Bey prevented the people of Lofça-i Cedit village, with the help of Hasan Bey the district governor of Biga at the time, from selling the eels they caught in Lake Ece, and the eels were seized and confiscated while being taken to Biga. Ibrahim Bey claimed that the eels were caught on his own land, while the people of Lofça-i Cedit village claimed that the eels were taken from Lake Ece, which was in their property.
At this point, Abdülfettah, son of Muhsin, from the village of Lofça-i Cedit, submitted a petition to the Şura-yı Devlet (Ottoman Council of State), and complained about the District Governor Hasan Bey and İbrahim Bey. He requested that the Council of State decide in a way preventing the seizure and confiscation of the eels that they had caught in the lake
As a result, 274 people from the village of Lofça-i Cedit were forced to buy the land in question from İbrahim Bey in order to put an end to the dispute between them. In June 1907, İbrahim Bey sold this land, which he had purchased 10 months earlier in August 1906, to 274 villagers from Lofça-i Cedit for 1180 Ottoman Liras.
The land in question, which is 2740 decares in size and was purchased from İbrahim Bey by 274 villagers from Lofça-i Cedit, is located to the northern of Lake Ece, in the area called “Dalyanayağı”. This land is unsuitable for agriculture, partially submerged in water in the winter and occasionally swampy in the summer. The 274 villagers who purchased this land could not cultivate this land. For this reason, they did not share this land among themselves and instead used it as pasture.
However, the type of this land is registered as “crop field” and not “pasture” in the land registry. After purchasing the land and using it as pasture for seven years, the Council of Elders of Lofça-i Cedit Village submitted a petition to the Biga District Governor’s Office on May 16, 1914, to change the title deed of the land from “crop field” to “pasture”.
This request of the Council of Elders of Lofça-i Cedit Village was accepted approximately three years later (the First World War intervened) by the decision dated February 3, 1917 of the Biga District Administrative Council. However, upon the objection of the Land Registry Office of Kale-i Sultaniye (today's Çanakkale) Province, this decision of the Biga District Administrative Council was annulled by the decision dated August 19, 1917 of the Kale-i Sultaniye Province Administrative Council dated August 19, 1917. Moreover, the Province Administrative Council decided that the land in question was defunct, that is, that the land was transferred to the Treasury, because it had been abandoned and suspended from agriculture for three consecutive years. The village of Lofça-i Cedit was about to lose the land they had purchased from İbrahim Bey 7 years earlier.
The Council of Elders of the Village of Lofça-i Cedit, believing that their village was in the right and the Administrative Council of Kale-i Sultaniye Province was in the wrong, applied to the Council of State with a petition dated November 21, 1917, requesting that the decision of the Administrative Council of Kale-i Sultaniye Province be annulled and that the title of the land in question be changed from “crop field” to “pasture” in the land registry.
The Chamber of Interior and Education of the Council of State, which heard the case, found the request of the Council of Elders of Lofça-i Cedit Village justified with its decision dated March 23, 1918 and ruled that the decision of the Administrative Council of Kale-i Sultaniye Province was in violation of the law and therefore deemed null and void and that the qualification of this land, which was not suitable for agriculture, should be changed from “crop field” to “pasture”.
The book also examines the duties and powers of the Ottoman Council of State as well as its functioning and judicial procedures through the complaint filed by Abdülfettah and the annulment lawsuit filed by the Council of Elders of Lofça-i Cedit Village against the decision of the Administrative Council of Kale-i Sultaniye Province. It discusses the nature of the late Ottoman administrative justice system through these two case studies
.